İstanbul Dragos Psikoloji

Danışanlar İçin El Kitabı

Psikolog kimdir, psikiyatr kimdir?

Psikiyatrlar, ülkemizde tıp fakültesi eğitimi verilen kurumlardan altı yıl tıp eğitimi almış, ardından TUS ile psikiyatri uzmanlığı alanında eğitim aldıktan sonra psikiyatr unvanını kullanmaya hak kazanmış kişilerdir.  Yani hekimdirler ve ülkemizde Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun kapsamında ilaç reçete edebilme, takip etme ve ilaç kesebilme yetkisi yalnızca hekimlere aittir.

Psikologlar, ülkemizde özel ya da devlet üniversitelerinde yer alan ve ağırlıklı olarak edebiyat fakültelerinde yer alan dört yıllık psikoloji bölümlerinden mezun olmuş kişilerdir. Fakültelerin tercihlerine göre değişiklik olmakla birlikte kimi üniversitelerin psikoloji bölümlerinde fizyoloji ve nöropsikoloji dersleri de okutulmakla birlikte psikologlar hekim değildirler, dolayısıyla ilaç reçete edemez, takibi yapmazlar.

Psikoterapist olmak için ise, sadece psikiyatr olmak ya da psikolog olmak yeterli değildir. Klinik psikoloji alanında yüksek lisans yapmak ve ek olarak psikoterapi alanında özelleşmiş uzun süreli eğitimler almak, eğitimler devam ederken süpervizyon altında çalışmak gerekmektedir.

İlaç tedavisi mi psikoterapi süreci mi?

Danışanlar, yaşamakta oldukları sorunlar için ilaç kullanıp kullanmamaları gerektiğine kendi başlarına karar veremeyeceklerdir. Bu tür bir ihtiyaç oluştuğunda öncelikle bir profesyonelle görüşülmelidir. Eğer görüşülen profesyonel bir psikolog ise, getirilen problemin danışmanlık süreci ile çözülebilir olup olmadığı konusunda danışanı yönlendirir.  Bununla birlikte bir psikologdan yardım almadan evvel bir psikiyatr ile görüşülüp süreç değerlendirildikten sonra bir psikologdan destek almak, danışan açısından çok daha yararlı olacaktır. Böylelikle danışan ihtiyaç duyulan hallerde kendisini tanıyan bir psikiyatr tarafından (gerekli görülür ise) ilaç ile desteklenebilir.

Danışmanlık sürecinde çerçeve ve danışanın onamı

Kişi, uzmanla görüşmüş ve danışmanlık sürecine girmeye kesin olarak karar vermiş ise, uzmanın danışanın ve kendisinin haklarını koruyacağı, danışmanlık sürecinin düzenle ve sağlıklı biçimde ilerlemesine olanak tanıyan çeşitli kurallar ve bilgilendirmelerden oluşan danışmanlık çerçevesini kabul etmek durumundadır.

Bu çerçeve metni danışmanlık süreci başlamadan hemen önce danışanla paylaşılır, danışan bunu detaylarıyla okuyup anladıktan sonra eğer soruları varsa yanıtlanır. Eğer danışan bu çerçeve metninde yer alan kurallara uymak istemediğini beyan ederse, danışmanlık sürecine başlanmaz.

Bu çerçeve ile kişi aslında danışmanlık sürecinden önce kendi hayatını güçleştiren ve tekrarlayan noktalara bakmaya teşvik edilmektedir. Burada danışan aslında danışman ile kendi hayatı ile ilgili bir sözleşme imzalamış olmaktadır. Süreç uzun ve yorucu olduğundan zaman zaman bu çerçeve ihlal edilmek istenir ancak danışman, süreçte, danışanın bu çerçeveye uymama isteği üzerinden yine danışana yardımcı olmak üzere hazır olacaktır.

Danışmanlık sürecinde bilgilendirme ve psikoeğitim

Psikolojik danışmanlık sürecine başlamaya karar veren danışan, psikolojik bir sürecin ne olduğuna, nasıl ilerleyeceğine, neleri yapıp yapmaması gerektiğine ya da süreç içinde kendisini nelerin beklediğine dair çok sayıda haklı sorular sorar. Danışmanlık sürecinin başlangıcında danışan hem süreç hakkında hem de süreç içerisinde danışana yardımcı olabileceği düşünülen yöntemler hakkında bilgilendirilir. Danışmanın hangi yöntemi nasıl uygulayacağı hakkında gerekli miktarda bilgi danışana verilir. Burada temel amaç, danışanın kendisini güvende hissedebilmesidir.

Süreç gereği danışanın, arada güven duygusu oluşmaksızın kendisini hiç tanımadığı birine derinlemesine açması beklenemez. Bu sebeple önce danışan ile danışman arasında güven duygusu inşa edilmeye çalışılır. Seans odaları öncelikle gizliliğin en iyi şekilde sağlanabileceği şekilde dizayn edilir ve danışanın uyması beklenen çerçeve tam da bu gizlilik ve güvenlik duygusunun sağlanmasına hizmet edecek şekilde hazırlanmıştır.  Danışan kendini yeterince emniyette hissettikten sonra artık kendi yolculuğuna güvenle çıkmaya hazırdır.

Sosyal medyada yer alan genelleyici yorumlar, tanılamalar

Günümüzde her şeye en kısa sürede ulaşabilme yani “hız” fenomeni, hayatın pek çok alanına yansıdığı gibi psikolojik danışmanlık süreçlerine de yansımış gibi görünüyor. Bunun bir görünüm şekli de sosyal medya araçlarında yer alan çok sayıda görsel ve yazılı içeriklerin internet ağları üzerinden oldukça hızlı biçimde yayılması, paylaşılmasıdır.  Burada sorun olan şey bilgilerin paylaşılması ya da hızlı yayılımı değil, paylaşılmış olan bilgilerin içeriğinin denetlenemiyor olması dolayısıyla bilimsel anlayış ve kavrayıştan uzak, sadece günü kurtarmaya yarayacak motivasyon sloganları halinde veriliyor olmasıdır.

Hiçbir bilgi, bağlamından koparılarak anlaşılamaz. Verilen bilgi bağlamı içinde doğruyu yansıtıyor olsa bile bir slogan halini aldığında gerçeklik bağlamından kopmuş ve artık varması gereken gerçek hedefe ulaşmaktan çok uzaklaşmış bir tekerleme halini almaktadır.

Sosyal medya araçlarında pek çok hastalık ya da kişilik bozukluğu alıntılanarak yapılan genelleyici yorumlamalar gerçeği yansıtmaktan çok uzak, amacına hizmet etmez ve tümüyle etik dışıdır. Özellikle psikolojik danışmanlık ihtiyacı olduğunu düşünen pek çok danışan bu tür içeriklerden oldukça olumsuz etkilenmekte, bu tür etiketleyici bir yaklaşımla karşılaşacağını varsayarak destek alabilecekken, yargılanma ve anlaşılamama kaygılarıyla danışmanlık almaktan vazgeçebilmektedir.  Oysa danışmanlık süreci karşılıklı güven ve anlayışa dayalı, tümüyle insanı derinlemesine anlamaya çalışan bir danışman eşliğinde kişilere fayda sağlamaya çalışmayı kapsar.  Danışan, bütün etiketlerden bağımsız olarak tüm yaşadıkları ve hissettikleriyle bir bütün halinde değerlendirilir ve anlaşılmaya çalışılır.

Danışanın Bilgilendirilmiş Onamı

Danışan, psikoterapiye başlamadan önce mutlaka süreçle ilgili bilgilendirmeli ve onamı alınmalıdır.

  1. Psikolog, eğer yardım almak isteyen danışana faydalı olmayacağını düşünüyorsa, kendi uzmanlık alanın dışında kaldığına kanaat getişmişse danışanı mutlaka başka bir meslaktaşına yönlendirmek durumundadır.
  2. Şayet sürece başlanacaksa danışan, mümkün olan en kısa zamanda, terapi süreci, ücreti, üçüncü şahıslar ile ilgili koşullar ve gizliliğin sınırları hakkında bilgilendirir.
  3. Danışan henüz reşit olmamışsa ya da kendi kararını verebilecek koşullara sahip değilse; velisinin/velayet sahibinin onayı alınır.  Bazı durumlarda da kişi kendi özgür iradesiyle gelmez, terapiye getirilir. Bu gibidurumlarda bile (çocuklarla çalışırken, yargı kararıyla başlatılan çalışmalar, akut durumlar, vb.), psikolog işbirliği kurmaya çalışır.
  4. Danışanlar, kullanılacak olan yöntem ve teknikler, tekniklerin yararları ve riskleri ve olası diğer yöntemler konusunda bilgilendirilir ve onayları alınır.
  5. Eğer psikoterapiyi yapan kişi uzmanlığını henüz tamamlamamış bir stajyer ise; psikoterapinin sorumluluğu süpervizöre aittir. Danışan, psikoterapinin başında bu duruma ilişkin bilgilendirilir.

Kendini Doğru Tanıtma

Psikolog aşağıda belirtilen konularda, hiç bir koşulda yanlış, aldatıcı, hileli bildirimlerde bulunmaz.

(a) Eğitimi, deneyimi ve yetkinliği

(b) Akademik dereceleri

(c) Ünvanları

(d) Bağlı bulunduğu kurum ve dernekler

(e) Verdiği hizmetler

(f) Verdiği hizmetlerin bilimsel temelleri ve sonuçları

(g) Başarı dereceleri

(h) Ücretleri

(i) Yayınları ya da araştırma sonuçları

Gizliliğin Korunması Zorunluluğu

Danışmanlık sürecinin en olmazsa olmaz koşulu, güven ilişkisinin geliştirilmiş olmasıdır. Güven duymadığınız bir kimseyle hiçbir şekilde yol alamazsınız. Danışmanlık sürecinde de danışana ait her türlü bilgi, değerlendirme, görsel kayıt ya da yazılı metinler psikolog tarafından gizlilik esası gereğince koruma altında tutulur.

Danışanın sesini ve/veya görüntüsünü kaydetmeden önce izin alması gerekir.  Bu durumun şöyle bir istisnası olabilir, süpervizyon süreci altında yürütülen danışmanlık sürecinde danışanın kimlik bilgileri gizli tutulmak kaydıyla sadece profesyonel kişilerle paylaşır.

Gizlilik ilkesinin bir istisnası daha vardır; o da şayet danışanın, kendine, psikoloğa ve diğer insanlara yönelik bir zarar verme veya verecek olma ihtimali varsa söz konusu ise gizlilik ilkesi uygulanmaz ve gerekli mercilere bilgi verilir. Ayrıca danışan eğer 18 yaş altı çocuk veya ergense, cezai ehliyeti olmayan yaşlı veya engelli bir bireyse her türlü kötüye kullanım durumlarında gizlilik ilkesi uygulanmaz.

Psikoloğun Sınırları

Psikoloğun, psikolojik danışmanlık sürecinde yapılan uygulamaların danışana en yüksek yararı getirecek uygulamalar olduğundan emin olması gerekir. Burada önemli olan, danışana zarar verebilecek muhtemel uygulamalardan mümkün mertebe kaçınılması gerekliliğidir.

Danışmanlık sürecine başlayan bireyler psikoloğa belirli bir güç atfederek sürece gelirler ve halihazırda zaten yönlendirilmeye ve istismara karşı savunmasızdırlar aslında dolayısıyla psikolog, gücünü veya yetkinliğini kullanarak danışanın güvenini zedeleyecek onun istismar edebilecek bütün davranış ve uygulamalardan kaçınmalıdır.

Bu durumun en çok görüldüğü alan yakınlık ve cinsellik alanıdır, danışmanlık sürecinde psikolog doğrudan ya da dolaylı bir şekilde herhangi bir cinsel ima ve yaklaşımda bulunamaz, bulunmamalıdır, danışanlarını ruhsal açıdan yaralayabilecek hiçbir cinsel ilişkiye giremez.

Ayrıca danışman, sahip olduğu bilgi, statü ve gücü kullanarak; kendi yararları doğrultusunda, süreci yönlendiremez. Danışanın imkanlarını kullanamaz ve terapi süreci dışında herhangi bir alışveriş veya iş münasebeti de kuramaz.