İstanbul Dragos Psikoloji

Acıya ve ıstıraba dalmış olmak…

Hipokondri hastalığından muzdarip olan, hayatı kaygı ve huzursuzluğun gölgesinde geçmiş G. W. F. Hegel, 1810’da yazdığı bir mektupta şunları dile getirmiştir;

“Hiçbir şeyin sabit, kesin ve emin olmadığı, her tarafta ışıkların yandığı ama ışıkların etrafı aydınlatmak yerine, uçurumların kenarlarında sahte görüntüler yarattığı, aydınlıklarıyla bulanıklaşan, çevrede yanılsamalar yaratan, her başlangıcı kesintiye uğratan ve belirsizliğe vardıran bu karanlık bölgelere dalmak, kaybolmamıza neden olmakta ve bizi kendi kaderimizden, varış noktamızdan uzaklaştırmaktadır.” 

V. E. VON GEBSATTEL, Imago Hominis, s. 214

Melankolinin Can Yakıcılığı…

Klinik Melankoli

Melankoli psişik olarak derin ve acılı bir yılgınlık, dış dünyaya yönelik ilgi kaybı, sevme yetisini yitirme, herhangi bir etkinlik karşısında heyecanını ve tutkusunu yitirme, kendini azarlama, kendine sert davranma, nihai noktada ise kendini cezalandırma ve umutsuzlukla beliren yok oluşa doğru sürüklenme hisleri ile doludur.

Klinik melankoli olarak tanımlanabilen iç kaynaklı (endojen) melankoli deneyiminde bireyler huzursuzluklarının bilincindedir; doktordan veya psikologlardan yardım isterler ve muzdarip oldukları belirtileri paylaşırlar. Yaşadıkları hüzne, manevi acıya, yaşam karşısında hissedilen yılgınlık duygusuna, tutukluklarına, çaresizliklerine, hayatın aışıldık görevlerini yerine getirme karşısındaki yılgınlıklarına ve bezginliklerine, dünyanın tanınırlığını yitirmesine ve yabancılaşmalarına dair öznel duygularını tarif edebilirler.

Umudun Yitirilmesi

İnsan melankoninin içine dalmış haldeyse hissettiği kaygının yayılmasına bağlı olarak su yüzüne çıkan ilk ögelerden biri umudun yitirilmesidir. Melankolide, insan olmanın en temel yapıtaşlarından biri olan umut duygusu, yerini tükenmez bir hiçliğe bırakmaktadır. Melankolide umut duygusu kırılır ve kesintiye uğrar. Umut eksikse, insan zamanın hiç akmadığı bir anda sıkışıp kalmış demektir. Çünkü Jürgen Moltmann’ın da belirttiği gibi umut ‘olmayana‘ değil ‘henüz olmayana‘ yöneliktir. Ancak umudun yitirildiği noktada zaman da durur; akmayan kapalı bir zamana hapsolma hali başlamıştır. 

“Gelecekten umutluyum.” 

” İyi olacağımızı umut ediyorum.” 

“Bizim için hala bir umut var.”  ifadelerinde olduğu gibi umut varken zaman akar. 

Çünkü umut etmek, gelecekte olabilecek bir varlığa güvenmektir. 


Kaynak: Borgna, E. (2001). Malinconia. Feltrinelli Editore.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir