Depresif Kişilikler
Depresif kişilik, klinik vakalarda en sık rastlanan kişilik sendromu olabilir (Shedler ve Westen, 2004). Depresif kişilikler;
- Yaşamsal faaliyetlerden zevk alamaz ve acı verici duygulara, özellikle de depresyon, suçluluk, utanç ve yetersizlik duygularına kronik br yatkınlık gösterirler.
- Sevinç, heyecan ya da gurur gibi pozitif duyguları bastırırlar veya kendilerini ketleme eğilimi gösterirler.
- Kendilerini genelde gerçekçi olmayan standartları şart koşarlar ve işler istedikleri gibi gitmediğinde kendilerini suçlarlar; aşırı derecede kendilerini eleştirme veya cezalandırma eğilimi gösterirler.
- Reddedilme ve terk edilme korkusu, başkalarının yanındayken bile kendilerini yalnız hissetmek, ihtiyaç duyulan birinin veya bir şeyin sonsuza dek kaybedildiği duygusu bu kişiliklerin nen belirgin özelliğidir.
Duygudurum bozuklukları ile depresif kişiliğin genelde bir arada görülmesine rağmen, bu iki farklı durumun birbirinden ayırt edilmesi çok önemlidir.
Depresif kişilik daha sabit ve sürekliyken duygudurum bozukluğu daha çok dönemseldir; epizodik ataklar şeklinde yaşanır. Duygudurum bozukluğunda akut dönemler ve iyileşme dönemleri vardır. Kişilik sorunlandaysa stresli durumlarda yoğunlaşan ve tekrarlayan depresif temalar görülür. Duygudurum bozukluğunda iştah problemleri, uyku sorunları, cinsel isteğin azalması gibi semptomlar görülür.
Duygudurum bozukluğunda kişi, antidepresan ilaçlardan fayda görürken aynı ilaçlar depresif kişiliğin kendini cezalandırma veya reddedilmeye karşı aşırı duyarlı olma gibi davranışlarını hafifletmeye fayda sağlamaz.
Depresif duygulanımı iki temel kategoriye ayırabiliriz;
- İntrojektif yani içe atan veya melankolik
- Anaklitik yani dışa yaslanan.
İntrojektif kategorinin en belirgin özelliği, özeleştiri, kendini cezalandırma ve suçluluk duygusudur. Kendini suçlama eğilimi, çocukların ailelerinde yaşadığı olumsuz ve zor durumlarda ebeveynlerin ihmalkar veya istismarcı davranışlarından kalma bir alışkanlık olabilir. Çocuk kendisine bakım veren ebeveynini olumsuz algılamak yerine çok daha kontrol edilebilir bir seçeneği tercih eder ve çektiği acının sorumlusu olarak kendini suçlar. İntrojektif depresyona sahip bireyler iyi çok olabilmek için çok çaba gösterirler ama istedikleri sonuca ulaşıp tatmin olabilmeleri pek nadirdir.
Anaklitik depresyonun en belirgin özelliği, kayıp, reddedilme duygusu, boşluk, yetersizlik ve utanç duygularıdır. Bu bireyler, kayıp ve ayrılma durumlarında çok büyük bir acı yaşarlar ve dağılırlar. Kendilerini boş, eksik, yalnız hissederler. Sık sık varoluşla ilgili umutsuzluktan, hayatın boş ve anlamsız olduğundan şikayet ederler.
Depresif kişiliklerin terapisinde klinisyenin negatif duygularını, özellikle de düşmanlık ve eleştiri davranışlarını fark ederek kabul etmesi hayati bir önem taşır. Özeleştiri ve kendini cezalandırma temalarının belirgin olduğu vakalarda danışanın başkalarına karşı hissettiği öfke ve eleştiri duygularına karşı nasıl savunma yaptığı, bu duygularını nasıl kendilerine yönelttiklerini anlamaları ve bu konuda iç görü geliştirmeleri gerekir.
Reddedilme ve kayı temalarının öne çıktığı vakalarda ise danışanın yetersizlik ve ‘kusurluluk’ duygularının bir ilişki çerçevesinde kabul edildiğini görmesi çok önemlidir. Kayıpla ilgili endişe ve üzüntülerin ağır bastığı durumlarda danışan, kaybettiklerinin yasını tutmak için klinisyenin yardımına ihtiyaç duyabilir. Dolayısıyla depresif kişilikler psikoterapinin hem irdeleyici hem de ilişkisel yönlerinden fayda görebilirler.
Başlıca Özellikler
Etkili olan yapısal-olgunlaşma örüntüleri: Depresyona olası genetik yatkınlık. |
Temel özellik: Özeleştiri ve kendini cezalandırma ya da ilişki ve kayıp konusunda saplantılı kaygı, endişe. |
Başlıca duygulanım: Üzüntü, suçluluk, utanç. |
Kendisiyle ilgili patojenik inançlar: “Yetersiz, eksik, kötü biriyim.” “İhtiyaç duyduğum kişiyi sonsuza dek kaybettim.” |
Başkalarıyla ilgili patojenik inançlar: “Beni gerçekten tanırlarsa sevmezler, reddederler.” |
Başlıca savunmalar: Kendini değersizleştirme, başkalarını idealleştirme, içe atım, tersine çevirme |