İstanbul Dragos Psikoloji

Bu yazının amacı şizoid kişilik bozukluğunun karakteristik özelliklerini hem Franz Kafka hem de Kafka’nın Dönüşüm adlı eserindeki Gregor Samsa karakteri üzerinden gösterebilmektir. Kafka’nın şizoid kişilik bozukluğuna sahip olduğu düşüncesi oldukça iddialı bir görüş olacak olsa da aslında Gregor Samsa, Kafka’nın içsel dünyasının bir yansımasıdır. Ve bu içsel dünya, klinisyenlerin şizoid karakter olarak tanımladığı bir yapıya kısmen ışık tutmaktadır. Şizoid terimi ilk olarak 1908 tarihinde Eugen Bleuler tarafından kullanılmıştır. Zaman içerisinde çeşitli klinik görünümler ve nitelikleri tanımlanmıştır. Şizoidin ilk olarak tanımlanan özellikleri, yine Eugen Bleuler tarafından tanımlanan özellikler;

· İçsel dünyasına dönük olması ve dış dünyadan uzaklaşması,

· Sessiz, içine kapanık, gizemli olması,

· Duygulanımın tekdüzeliği ve zıt duygusal eğilimlerin varlığıdır.

Şizoidin iç dünyasına olan bu abartılı yatkınlığı ve dış dünyadan abartılı bir şekilde uzaklaşmasının tam olarak psikotik bir niteliği yoktur. Bu nedenle bu karakter şizoid kişilik olarak ayrı bir isimle tanımlanmıştır. Bu insanlar, büyük oranda geri çekilmeci, sessiz, garip ve belirsiz amaçların peşinde koşabilirler, tartışmaya açık değildirler, oldukça donuk, katı ve hatta sıkıcı olabilirler. Şizoidler iç dünyalarında duygulanımların tekdüzeliği, birbirine zıt ve birbirinden farklı içsel arzuların bir arada görülmesi de en belirgin özelliklerinden biridir (Bleuler, 1908; Akhtar’dan alıntılanmıştır, 1987).
Hoch, 1909 yıllarında, şizoid kişiliği, ‘kendini kapatan’ kişilik olarak adlandırmış ve genelde sürekli şizofreniyle ilişkilendirmiştir. Hoch’a göre şizoid kişilik, gizemli, mistik arayışları olan, utangaç ve çekingen, duyarlı, aşırı rüya gören özellikleri olduğunu belirtmiştir. Ayrıca ‘dengesiz bir cinsel dürtü ve yine sonuçsuz aşk ilişkilerine’ yatkın olduklarını da eklemiştir. Yani şizoid kişilerin büyük oranda dağılmış çok sayıda kısa romantik ilişkileri olabilir ya da romantik ilişkiler çok nadirdir. Aynı şekilde Gregor Samsa ve Kafka’nın da derin manada yakın bir ilişki içerisine girdiği uzun süreli romantik ilişkileri olmamıştır. Kafka’nın da genelde kurmuş olduğu romantik ilişkilerin yüzeysel, geçici ve cinsel yakınlıktan uzak olduğu belirtilir. Şizoid kişilikler, cinsel ilişkiden hoşlanmama eğiliminde olabilir (Hoch, 1909; Akhtar’dan alıntılanmıştır, 1987).

“Bir sabah Gregor Samsa, kabuslarla dolu uykusundan uyandığında kendini yatağında korkunç bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.”

Fairbairn’e göre şizoid bireyler, bebeklik ve çocukluk dönemlerinde yoğun bir maternal kayıtsızlık yaşarlar. Bu bireylerin anneleri, büyük oranda katı, duygusuz, duygusal olarak ulaşılmaz ve ihmalkardır; asla çocuklarının bir birey olarak varlıklarını görmez, gerçek manada sevgi ve değer veremezler; çocuklarını benimseyemez ve sahiplenemezler; bunun sonucunda şizoid bireylerde yoksunluk ve aşağılık duyguları gelişir, asla anneleriyle derinden bir sevgi ve ilişki bağı kurduklarını hissedemezler. Güvene dayalı bir ilişki kurma umutlarını çocukluk döneminde yitirirler.

“… sürekli farklı insanlarla iletişim kurduğun için hiçbirini tam manasıyla tanıyamamak ya da arkadaş olamamak… Hepsinin cehenneme kadar yolu var!”

Şizoid bireyler, yaşamlarını kafalarının içinde kurmuş oldukları fantezi dünyasında yaşarlar. İnsanlarla ilişkilerinde yüzeysel, tam olarak derinden teması gerektirmeyen, boğulma ve işgal duyguları karşısında hemen kendi fantezi dünyalarına geri çekildikleri ve ilişkiden uzaklaşabildikleri geçici ilişkiler kurarlar. Hikayedeki Gregor Samsa da aslında Şizoid kişilik bozukluğunun en belirgin özelliği, bireyin ilgisinin dış dünyadan ziyade kendi içsel dünyasına dönük olmasının bir örneğini göstermektedir.

“Tüm kapıları kilitliyken yardım çağırmalı mıydı peki?”

1935lerde Reich, şizoidin ruhsal bağlantısızlığının ve temas kuramamanın, şizoidin hem ilişkiye dahil olma arzusu hem de ilişkiden uzaklaşma eğilimi arasında bir uzlaşma bulmaya çalışmasıyla açıklamıştır. Şizoidin yaşamış olduğu bu ikilem aslında en temel ikilemidir. Bu manada şizoid bireyler hem yakın ve duygusal bir ilişki kurma özlemi çekerken, destek, yardım ve ilgi arayışı içinde olurken bir yandan da kendilerini uzaklaştıran, ilişkilerden kaçınan bir eğilim içerisinde bulurlar; kurmuş oldukları ilişkilerde sürekli yakınlık ve uzaklık dengesini kendi içlerinde kurdukları bir mesafe arayışı ve uzlaşı noktasında buluşarak dengelemeye çalışırlar. Bu sayede kendilerini ilişkinin getirmiş olduğu işgal, boğulma ve kullanılmadan korunduklarına inanırlar.

“İşinden başka bir şey düşündüğü yok ki. Akşamları dışarı çıkmamasına bazen çok kızıyorum; bir haftadır bu kasabada fakat bir gece bile evden çıkmadı. Bizimle birlikte mutfakta oturur ve elindeki kağıttan tren tarifelerini inceler. Onun rahatlamaktan anladığı testeresiyle çalışmaktan ibaret…”

Şizoid bireyler Fairbairn’e göre duygusal ilişkilerde aşırı bir yorulma ve tükenme duygusu yaşar. Bu nedenle sosyal ilişkilerden kendilerini geri çekerler; mümkün olduğunca az sosyal ilişki ve bağlantılar kurarlar. Çünkü şizoid bireyler için ilişki birtakım görevlerin yerine getirildiği alma ve verme dengesinin her zaman için şizoidin aleyhinde deneyimlendiği zorlayıcı bir ilişkidir. Bu bireyler ilişkilerde genelde belirli bir görevi ve fonksiyonu yerine getirdiklerinde görüldüklerini, bu görev tamamlandıktan sonra artık ilişkide bir fonksiyonları kalmadığını hisseder ve kendilerini ilişkilerden geri çekerler. Bu nedenle ilişkiler, karşılıklı sevgi ve paylaşımın yapıldığı keyif veren ilişkiler olmaktan ziyade belirli bir işlevin yerine getirildiği bir yük ve sorumluluk bağlamında yaşanır ve iş bittiğinde şizoid birey kendi kumdan kalesine geri döner ta ki yeni bir görev ve yük gelene kadar (Fairbairn, 1952).

“Annesi ondan çok uzakta değildi, karşısındaydı ve ilk etapta yüzünde tiksindiğini gösteren bir ifade belirmişti”

Mahler’in gelişim süreçlerinden etkilenen Burland’ın tanımlamasına göre şizoid birey, çocukluk döneminde tatmin edici bir libidinal nesne temsilleri kurmakta zorlanır; kendilik ve nesne tasarımlarının oluştuğu ayrışma ve bireyleşme süreçleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır ve bunun sonucunda bireyler, annenin sevgisinden yoksun olan, parçalanmış bir kimliğe sahip, aşağılık, yetersizlik hisleriyle dolu olan bireyler halini alırlar; bu da nihayetinde patolojik narsistik savunmalar, aşırı agresyon ve saldırganlığın, yıkıcı bir saldırganlığın oluşmasına neden olur.

“Hafif bir utanç dışında ne yaptığının çok da farkında olmadan kanepenin altına doğru hızla ilerledi. Kanepenin alt kısmı sırtını bastırıyor, kafasını kaldırmasına engel oluyordu fakat burada biraz daha rahat hissediyordu ve tek sıkıntısı geniş vücudunu tamamıyla koltuğun altına sığdıramayışıydı.”

Şizoid bireyin görünürdeki kopukluğunun altında kendisini hemen içsel dünyasına çeken zengin bir fantezi dünyası vardır. Şizoid bireyin arayışlarının belirsizliği, duyarsızlaşması ve kendisine yabancılaşmış gibi hissetmesi, duygu kaybı, öznel boşluk hisleri, kendi kabuğuna çekilmesi en belirgin özellikleri arasındadır. Şizoid bireyler, kurdukları ilişkinin getirmiş olduğu acının yakıcılığından kurtulmak için kendi iç dünyalarına çekilir ve kendilerini daha güvende hissettikleri kapalı bir dolaba, odaya veya bir bölmeye çekilerek uzaklaşırlar. Ve kendilerini burada daha güvende hissederler.

Gregor Samsa, kendisini hiçbir zaman ailenin bir parçası olarak hissetmemiştir, ailesinin borcunu ödemekle yükümlü biri olarak görür ve kendisini de ailesine yük olarak gördüğü için sonunda ölür. Kafka’nın Gregor Samsa üzerinden aktardığı yalnızlık duygusu, yalnızlığa olan sevgisi, ailesiyle bağ kuramaması, kendisine yabancılaşması, nihayetinde ailesinin veya kimsenin sevemeyeceği hatta tiksindiği ve kurtulmayı arzuladığı bir yaratığa dönüşmesi şizoid bireyin iç dünyasında değersizlik duygularının yansıması gibidir. Sonuç olarak bu sunumda, eser boyunca şizoid karakter özelliklerini yansıtan ifadeler, literatür bağlamında ele alınarak değerlendirilmeye çalışılmıştır.

Kaynaklar

Akhtar, S. (1987). Schizoid personality disorder: A synthesis of developmental, dynamic, and descriptive features. American Journal of Psychotherapy, 41(4), 499-518.

Triebwasser, J., Chemerinski, E., Roussos, P., & Siever, L. J. (2012). Schizoid personality disorder. Journal of personality disorders, 26(6), 919-926.

Fairbairn, W. R. D. (1954). An object-relations theory of the personality.

Reich, J., and Noyes, R. Differentiating Schizoid and Avoidant Personality Disorders (letter to Ed.). Am. J. Psychiatry, 143:1002, 1986.

Kernberg, O. F. A Psychoanalytic Classification of Character Pathology. /. Am. Psychoanal. Assoc., 18:800-22, 1970.

Mahler, M. On Human Symbiosis and the Vicissitudes of Individuation. International Universities Press, New York, 1968.