Büyüyebileceklerini bilmek sizi şaşırtabilir.
Sevilen birini kaybetmenin bir çocuk için ne kadar zor olsa da, bu deneyimin bir sonucu olarak büyüyebilecekleri gerçektir. Çocuklar ve gençler de dahil olmak üzere pek çok insan sadece zor kayıplardan kurtulmayı başarmakla kalmaz, aynı zamanda kayıp deneyimlerinin bir sonucu olarak büyüyebilirler.
Travma ve kayıp üzerine çalışan bilim insanları, zorlu yaşam deneyimlerinin ardından bazı insanlarda çeşitli olumlu psikolojik değişiklikler olabileceğini bulmuşlardır.
Lawrence Calhoun ve Richard Tedeschi buna “travma sonrası büyüme” adını vermiştir. Birçok insan için öne çıkan aşağıdaki olumlu değişiklikleri şöyle dile getirmişlerdir:
• Hayata daha fazla değer verme
• Yakın ilişkilerin daha fazla takdir edilmesi ve güçlendirilmesi
• Artan merhamet ve fedakârlık
• Yeni olasılıkların ya da yaşam amacının belirlenmesi
• Kişisel olarak güçlü yönlerin daha fazla farkına varılması ve kullanılması
• Yaratıcı büyüme
İnsanların zor bir olayı büyümeyi teşvik eden bir olaya dönüştürmelerini sağlayan çok önemli bir faktör, bu olayla ilgili düşüncelerini ve duygularını ne ölçüde keşfettikleridir.
Birçok insan “iyi tarafından bakmayı” ve başlarına gelen zor şeylere odaklanmamayı tercih eder. Bununla birlikte, Calhoun ve Tedeschi, olayın gerçekleştiğini kabul etme ve olayla ilişkili acı verici duyguları düşünme ve işleme yeteneğinin, bazı insanların zor deneyimlerinden büyümelerine izin veren şey olduğunu bulmuşlardır[i].
Todd Kashdan ve Jennifer Kane adlı iki araştırmacı da bu konu üzerinde çalışmıştır. Bir grup üniversite öğrencisini kullanarak, insanların zor ve acı verici düşünce ve duygulardan ne kadar kaçınma eğiliminde olduklarını ve bunlara ne kadar izin vermeye istekli olduklarını incelediler. Çalışmalarında, denekler arasında en sık bildirilen travmalar arasında sevilen birinin ani ölümü, motorlu araç kazaları, evde şiddete tanık olmak ve doğal afetler yer aldı.
Kashdan ve Kane, kişinin yaşadığı sıkıntı ne kadar büyükse, bunun sonucunda ortaya çıkan travma sonrası büyümenin de o kadar büyük olduğunu, ancak bunun yalnızca duygularından kaçınmayan ya da bunu nadiren yapan kişilerde gerçekleştiğini bulmuşlardır.
Bu bulgular, çocukları kayıp sonrası duygularını yaşamaya ve bunlar hakkında konuşmaya teşvik etmenin faydalarını desteklemektedir. Ayrıca, duygularını yaşamakta ya da ifade etmekte güçlük çeken çocuk ve gençlerin bir tür dışavurumcu psikoterapiye dahil edilmesinin önemini de desteklemektedir.
Bir başka araştırmacı, Jessica Koblenz, yas süreçlerinde onlara neyin yardımcı olduğunu ve neyin engellediğini bulmak için özellikle ebeveynini kaybetmiş çocuklar üzerinde çalışmıştır. Koblenz ayrıca kayıptan sonra büyüme olduğunu da tespit etmiştir. Çalışmasındaki bir çocuk, yaşam duygusunun arttığını ve zaman kaybetmek ya da pişmanlık duymak istemediğini, bir diğeri daha bağımsız hale geldiğini söylemiştir. Bazıları, yardım sağlayabilecek kişilerden yardım almayı öğrendiklerini belirtmiştir. Bazıları egzersizin acı verici duygularla başa çıkmak için iyi bir yöntem olduğunu, diğerleri ise mizahı faydalı bulduklarını belirtmiştir.
Winston’s Wish aracılığıyla tanıştığım genç bir kadın olan Teigan bana annesini kaybettikten sonra başına gelenlerin hayatında yapmak istediklerini şekillendirdiğini söyledi. Annesi öldükten sonra okuldaki öğretmenlerinden birinin onu her hafta aradığını ve ihtiyaç duyduğu ilgi, destek ve rehberliği sağladığını anlattı. Bu öğretmen Teigan için bir ilham kaynağı olmuş ve öğretmeninin kendisine yardım ettiği gibi diğer öğrencilere de yardım edebilmek için çocuklar ve gençler için yas danışmanı olmaya karar vermiş. Bu arada, tıpkı kendisinin de katıldığı yas gruplarına liderlik etmek üzere eğitim alıyordu.
Calhoun ve Tedeschi yıllarca kayıp da dahil olmak üzere travmanın olumlu etkileri üzerine çalıştılar. Önemli travmalar yaşamış bazı bireylerin olumlu değişimler yaşadığını da tespit ettiler. Bu değişiklikler arasında gelişmiş ilişkiler, yaşam için yeni olasılıklar, yaşam için daha fazla takdir, daha fazla kişisel güç duygusu ve artan ruhsal gelişim yer almaktadır.
Ayrıca bazı ilginç çelişkiler de bulmuşlardır. Görüştükleri kişiler “Daha savunmasızım ama daha güçlüyüm” gibi şeyler söylemişlerdir. Travmatik olaylar yaşayan bireyler, artan savunmasızlık duygularından bahsetme eğilimindeydiler; ancak aynı kişiler hayatta kalma ve galip gelme kapasitelerine dair artan bir duygu da bildirmişlerdir.
Travma mağdurları tarafından sıklıkla dile getirilen bir başka deneyim de, travmatik olaylar hakkında diğer insanlarla konuşma ihtiyacıdır; bu da bazı kişisel ilişkilerini derinleştirmeye vesile olabilir. Bazıları da kendilerini samimiyet konusunda daha rahat ve yaşam zorlukları yaşayan diğer kişilere karşı daha büyük bir şefkat duygusuna sahip bulmuşlardır.
Calhoun ve Tedeschi ayrıca travma yaşayan bazı kişilerin ölüm ve yaşamın amacına ilişkin temel varoluşsal sorularla daha fazla meşgul olduklarını tespit etmiştir. Yaygın olarak bildirilen bir değişiklik, bireyin hayattaki küçük şeylere daha fazla değer vermesi ve yaşamın dini, manevi ve varoluşsal bileşenlerini de dikkate almasıdır. Bu çalışmadaki pek çok kişi için ortak bir tema, travmatik bir olaydan sonra yaşam felsefelerinin daha gelişmiş, tatmin edici ve anlamlı hale gelebileceğidir[II].
Jessica Koblenz, ebeveynini kaybeden çocuk ve ergenlere neyin yardımcı olduğu ve onları neyin engellediği üzerine yaptığı bir çalışmada, görüştüğü çocukların çoğunda birden fazla büyüme alanı bulmuştur.
Araştırmaya katılanların yüzde yetmiş üçü, erken yaşta ölümle yüzleşmenin ve ölümü anlamanın daha hızlı büyümelerini sağladığını düşünmektedir.
“Daha hızlı büyümenin” bir büyüme biçimi mi yoksa erken yaşta kayıp yaşamış çocukların ödediği bir bedel mi olduğunu da düşünebiliriz. Bazı çocukların bunu bir büyüme biçimi olarak görebilmesi, bazılarının ise bunun ödedikleri bir bedel olduğunu düşünebilmesi ve bazılarının da her ikisi olduğunu hissedebilmesi mümkündür.
Koblenz’in çalışmasındaki bazı çocuklar, kayba hayatı kucaklayarak yanıt verdiklerini söylemiştir. Biri, “Yaşam duygum arttı, zamanı boşa harcamıyorum ve pişmanlık duymuyorum” demiştir. Bazı yas teorisyenlerine göre, bu yenilenmiş yaşam duygusu, kaybın ardından anlam yaratmanın uyarlanabilir bir biçimidir[IV].
Koblenz’in görüştüğü çocukların çoğu, desteğin kayıplarını atlatmalarına yardımcı olduğunu söyledi. Bu bulgu önemlidir çünkü geleneksel psikolojik ve psikiyatrik yas görüşleri, kayıpla başa çıkmada ilişkilerin ve başkalarından alınan desteğin rolünü en aza indirmiştir. Ancak son zamanlarda elde edilen kanıtlar, ilişkisel desteğin bir çocuğun bir kayıptan sonra başa çıkma becerisinde çok önemli bir rol oynadığını ve aslında bazı mevcut ilişkileri geliştirip yoğunlaştırabileceğini göstermiştir.
İlginç bir şekilde, Koblenz’in çalışmasındaki katılımcılar, en yararlı destek kaynaklarının, tam olarak kendi durumlarıyla ilgili olabilecek diğer yas tutan çocuklar olduğunu belirtmişlerdir.
Koblenz ayrıca kendine güvenmenin, çalışmasındaki bazı katılımcıların kullandığı bir başa çıkma stratejisi olduğunu bulmuştur. Çalışmasında, çocuklar artık başkalarına güvenemeyeceklerine karar verdikten sonra kendilerine daha fazla güvenmeye başladıklarını söyledi. Bazıları için “güçlü olduklarını” ve “tek başlarına üstesinden gelebileceklerini” ifade etmek, yalnızlıklarını kabul etmekten daha kolaydı[V].
Koblenz, “güçlü olma ihtiyacı” duygusunun birçok katılımcı tarafından dile getirildiğini ve kırılganlıklarını aktarmadaki yetersizliklerini yansıttığını söylüyor. Bir katılımcının çocukluğunda yaşadığı kayıpla ilgili olarak söylediği gibi, “Herkes her zaman ‘Çok güçlüsün’ derdi. Hiç kimse ‘Güçlü değilsen de sorun değil’ demedi.” Koblenz bu sözlerden, çocukların kederleriyle tek başlarına başa çıkma becerilerini alkışlamanın, tamamen açık olabileceklerini ve savunmasız benliklerini gösterebileceklerini hissetmelerini zorlaştırabileceği sonucuna varmıştır. Ancak bazı katılımcılar, yardıma ihtiyaç duydukları zamanlarda başkalarına ulaşmaya devam ederken sağlıklı bir bağımsızlık dengesi bulabilmişlerdir[VI].
Kaynaklar
[i] Lawrence G. Calhoun and Richard G. Tedeschi, “The Foundations of PosttraumaticGrowth: An Expanded Framework,” in Handbook of Posttraumatic Growth: Research andPractice, ed. Calhoun and Tedeschi (New Jersey: Lawrence Erlbaum, 2006), 3–23.
[ii] Richard G. Tedeschi and Lawrence G. Calhoun, “Posttraumatic Growth: A New Perspective on Psychotraumatology,” Psychiatric Times 21, no. 4 (April 1, 2004).
[iii] Jessica Koblenz, “Growing from Grief: Qualitative Experiences of Parental Loss,”Omega 73, no. 3 (March 2015): 203–230.